Etkilemek İçin Değişmek Mi Gerekli?


Krizler ve fırsatlar üzerine yeterince düşünürsek; bunların ilişkide bulunduğumuz kişilerden kopuk çözülemeyeceğini de anlarız. Karşılaştığımız problemlerin de, aslında içinde bulunduğumuz durumun bir parçası olduğunu fark etmemiz gerekir. Problemlerle karşılaştığımızda kendimizle yüzleşmekten korkarız. Değişmesi gerekenlerin başkaları olduğunu düşünürüz. İlk tepkimiz bunu onlara söylemek olur. Bir sonrakinde onları değişime zorlamaya çalışırız. Ve sonuçta kendimizi bir krizin içinde buluruz. Çünkü her hareketin ve ilişkinin yarattığı duygu, bizi terk etmekte yavaş davranır. Dolayısıyla kendimizi agresif davranışların içine düşmüş bulur, anlaşılmadığımızı düşünürüz. Yine suçlu; bizi anlamayan başkalarıdır.

Gandhi'nin kariyerinin başında, amaçlarıyla ilgili güçlü duygular geliştirdiği ve hayallerine ulaşmak için çabaladığı Güney Afrikada'yken, bir gün uzak bir ülkeden bir adam gelerek, ona katılmak için gönüllü olur. Adam; “Böyle ortaya çıkmama şaşırmadın mı?” diye sorar. Gandhi; “Hayır” diye cevap verir. Ona, bir insan neyin doğru ve uğruna çaba göstermeye değer olduğunu keşfettikten sonra, gerekli insan ve kaynakların ortaya çıkmaya başladıklarından söz eder... Devlet katında veya iş dünyasında hiçbir zaman resmi bir pozisyona sahip olmamasına, hiçbir serveti olmamasına veya hiçbir orduyu komuta etmemesine rağmen Gandhi, milyonlarca insanı harekete geçirip onlara ilham verebiliyordu.

Savaşta olduğu gibi iş hayatında da düşman gibi gördüğümüz kişileri canavarlaştırmaya meyilliyizdir. Kendi duygularımızı bastırır ve rakibimizin duygularını anlamak ve paylaşmak için de var olan her şansı teperiz. Buradaki en büyük hatamız; dinleyip anlamadan; sadece konuşarak anlaşılmak istememizdir. Fikirlerinize veya tavırlarınıza karşı çevrenizde bir dirençle karşılaşıyorsanız, etkili olmak için sahip olmanız gereken tek şey yeni bir bakış açısı veya yeni bir bilgi olabilir. Öte yandan, eğer direnç daha yüksekse, bilgi yada gerçekler tek başına bir değişim yaratmaya hiçbir zaman yetmeyecektir. Çevremizdeki kişilerin gözümüzde canavarlaşmasının nedeni bizi anlamadıklarını düşünmemizden kaynaklanır. Direnç göstermelerindeki en büyük etken de onları tanımadan ikna etmeye çalışmakta yatar.

Bir kişinin gerçek gücü, yok etme kapasitesinde değil, başkalarını etkileme gücünde yatar. Bugün etrafımızdaki kişilerin davranış şekillerini ve hikayelerini anlamadan etkili bir lider veya başarılı bir profesyonel olmamız mümkün değildir. Bu, çevremizde konuyla ilgili her insanın kendine özgü yüzlerce yeteneğini ve gerçek kaygısını bilmek demektir. Her kişinin veya grubun değişik bakış açılarını, yani gerçek çıkarlarının ne olduğunun farkına varmak demektir. En çok neyle ilgilendiklerini, dünyaya nasıl baktıklarını, neyin kendilerini değerli hissettirdiğini ve nasıl motive olduklarını anlamak demektir.

Gerçek başarı; kendi potansiyelini keşfetme yolunda geçilen krizli ilişkilerin sonuçlarından alınan derslerle ilerlemektir. Krizin içerisindeki fırsat, bize öğrettiklerinin yanı sıra, yeni bir çıkış yolu bulmamıza da katkı sağlamasıdır. Bir girişim başarısızlıkla sonuçlanmış olsa bile elimizden gelenin en iyisini yapmış olmamız, başka bir etki boyutunu yaratır. Bu da çevremizdekilerin başarısızlık olsa bile, hissedebileceği ve değer verebileceği bir şeydir.

Aslında tüm gayemiz hayatımızda katkı sağlayacak bir durum yaratma ve kendimizi değerli hissetme kaygısından hareketle başlar. Dolayısıyla zaman zaman yaptığımız seçimlerde başarısızlıklar olduğunu düşünürüz. Oysa her bir seçim, kendi tecrübelerimize kattığımız bir değerdir. Bu tecrübelerin farkındalığıyla, gitmek istediğimiz yolun ne olduğunu anlayabilirsek ilk önce kendimizi ikna etmiş oluruz. Dolayısıyla karşımızdaki kişileri etkileme gücümüz artar. Değişimin basamaklarını yavaş yavaş çıkmaya başlarken, çevremize yaydığımız enerji bile değişir. Aldığımız tepkiler, motivasyonumuzun artmasını sağlar.

Etkileme gücümüzü artıran en kritik nokta, bize nasıl davranılmasını istediğimizle doğru orantılıdır. Dolayısıyla işin sonunda bizi bekleyen tehlike yada başarıyı öngörebilmek için, ne istediğimiz konusunda ilk önce kendi sorumuzu doğru sorup, kendi doğru cevabımızı bulmalıyız.

 

F.Fatma ÇELENK - Mayıs 2005

İletişim Danışmanı
4FACE İletişim Danışmanlığı

 

 

Diğer Yazılar

Korkulu Rüya : Mükemmellik (Mayıs 2005)