Londra'daki TURKS Sergisi


Geçen ay Londra'daki "TURKS" sergisine gittik. Sergiye olan ilgi inanılmazdi. Gittiğimiz günden birgün önce sergiyle ilgili bir arşiv BBC1'de yayınlandı.

Sanırım bunun da çok fazla katkısı oldu. Ama bu bir tarafa sergiye olan yoğun ilgiden dolayı haftasonları akşam saat 10'a kadar özelikle açık olduğu söylendi.

Bizim gittiğimiz gün sergi çok kalabalıktı. Çok iyi düzenlenmiş yaklaşık 11 salondan oluşan çok büyük ve Orta Asya'dan Tunus'a kadar uzanan çok zengin bir tarihin anlatıldığı bir sergiydi. Eserlerin büyük bir kısmı Türkiye'den olmak üzere diğer ülkelerden de (İngiltere, Almanya, Fransa gibi) pek çok eser vardı.

Bizlere ait olan eserlerin başka ülkelerden toplanarak getirilmiş olması biraz sinir bozucu oluyor. Fakat Türk hükümetinin bu konuda pek birşey yapabilecegini sanmıyorum. Sergiyi üç saat içinde ancak bitirebildik. Yorucu fakat bir o kadar da onur verici bir girişim. Sergi, Londra'nın önde gelen galerilerinden biri olan "Royal Academy of Arts"da sergilendi.

Serginin ana konusu, Türklerin 600 yılından 1600 yılına kadar yapmış oldukları kültür, din, sanat ve mimari alanlarındaki muhteşem gelişimlerdi.

Bu sergiyi görmek hem sevindirici hem de düşündürücü oldu benim icin. Bir döneme adını ve damgasını çok derin bir şekilde vurmuş olan biz Türkler, yasadığımız bu zamanda yabancı ülkeler için sadece turizm söz konusu olduğunda hatırlanıyoruz. Ekonomik ve siyasi anlamda pek sözümüz geçmiyor, geçse bile bizlerden korkulması ve kesinlikle kontrol altında tutulması gereken bir ulus olarak bahsediliyor.

Avrupalı olacağız diye bizlere ait çok önemli değerleri bırakıp, hatta unutup, bu yolda herşeyi feda etmeyi göze aldığımızı düşündükçe, bu sergi bana biraz olsun umut veriyor. Bir dönemin kendi alanlarında dehaları olan Mimar Sinan, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni gibi isimler tarihimizin en değerli parcaları.

Atatürk'ten sonra biz tarihimizin bu değerlerinden ne kadar fazla şey öğrendik ve nereye geldik sorusu sorulduğunda ise cevap hep Avrupalı olma konusuna gidiyor. Bizlerin Avrupalı olmaya ihtiyacı yok, bizler 1600 yıl önce zaten Avrupalı'nın henüz bulamadığı pek çok şeyi bulduk ve hayata geçirdik. Bizlerin bu ruhu yeniden yakalamaya, yeniden üretmeye ve yeniden keşfetmeye ihtiyacımız var, tıpkı atalarımızın yaptığı gibi. Bundan sonra Avrupalı bize zararlı ve dışlanması gereken birşey gibi bakmayı bırakıp, bizleri kendi kültürümüzle modern ve saygı gösterilmesi gereken bir ulus gibi görmeye başlayacaktır.

Hepinize sevgiler..

 

Filiz GÖKTAŞ - Nisan 2005