Futbolun çehresini değiştiren
sihirbazlar


Bazı insanlar vardır, hani sırf bu iş için dünyaya gelmiş dersiniz, hani başka hangi işi yapsa yüzüne gözüne bulaştırırdı, iyi ki bu işi yapıyor dersiniz. İşte aşağıda sayacağım isimler bu dünyaya sırf futbol oynasınlar diye gelmişler. Onlar aslında futbolcu değiller, onlar aslında üstat olmuş sanatçılar. Onlar insana futbolun sert mizacından ziyade bir bale resitali seyrediyormuş hissini yaşatan özel insanlar.

Topa ayakla mı vuruyorlar yoksa elleriyle mi tutup bırakıyorlar belli olmuyor. Fizik kanunları onlar için yazılmamış sanki. Topa vuruşları, onu rakipten saklayışları, aşırtmalar, falsolar, ilk ivmelenmeler , aniden yön değiştirmeler insanın ancak yavaş çekimle takip edebileceği bir hız ve maharetle gerçekleşiyor onların ayaklarında.

Tanrı bunları bir lütuf olarak dünyaya göndermiş, insanları futbolu sevsin , seyrederken zevk alsın diye. Tüm bu hünerlerinin yanı sıra bir de zeka vermiş ki bu sihirbazlara , sormayın gitsin. Evet onları tek tek seyretmek büyük bir zevk, düşünün bir de aynı takımda yan yana oynarken seyretmek nasıl bir katmerli tatlı kıvamında olurdu. Şöyle bol kaymaklı ekmek kadayıfı mı desem, sütlü nöriye mi, yoksa Antep işi şamfıstıklı kuru baklava mı varın siz düşünün.

Geçen hafta işte ben öyle bir keyfi Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadında yaşadım.
Nazara pek inanmam ama ne kadar bilinmiş nazar önleme metodu varsa hepsini sıraladım, işe de öncelikle dilimi ısırarak başladım.

120 nin üstünde bir IQ, akıllara ziyan bir top kontrolü, radar gibi gözler, ezberlenmiş sahneler ve karşınızda Alex De Souza. Bu adam bir harika. Kimin nereye koşmak üzere olduğunu, kimin markajda kimin serbest bulunduğunu, topun hızını , rüzgarın karşı koymasını her şeyi ama her şeyi hesap edip topu gönderiyor adresine. Bir de bu yetmezmiş gibi yumuşak bilek hareketleri ile attığı nefis çalımlar rakip oyuncuları birbirine düşürüyor. Gole koşan adamı hissediyor ve anında topla buluşturuyor. İnanın bana o keyifle oynadığında tribünlerdeki seyir zevki de tavan yapıyor.

Bir adam düşünün yere sağlam basıyor. Bir adam düşünün topla aniden hareketlenip ansızın duruyor, bir adam düşünün gol atmayı değil takımına gölü nasıl kazandıracağını düşünüyor, bir adam düşünün düşünmeden topa vurandan daha hızlı hareket ediyor ama düşünüyor , bir adam düşünün şutlarının %90'ı kaleyi buluyor ve fişek gibi çakıyor .Kim mi bu Süpermen , evet medyanın psikolojik bozuklukla hüküm giydirdiği uyumsuz, somurtkan Fransız Nicolas Anelka. Üstelik Sihirbaz Alex'in ruhunu okuyor, paslarını okşuyor. Ve bir Brezilya'lı gibi topla dans etmeyi seviyor.

Bir de Lorke Lorke nin Brezilyaca'sı Marcio Nobre var ki nasıl anlatsam bilemiyorum. 7 canlı mı desem, Biyonik mi desem, körük ciğerli, tank gövdeli mi desem , deli dolu ama efendi, yani adam gibi adam. Top rakipteyken basan , top takımındayken gol koklayan , ceza alanında ne zaman ne yapacağı belli olmayan , son vuruşlarda bombacı , verkaçlarda topa saygılı, yumuşak bilekli bir brezilyalı.

Bu üç hücum adamı, Marco Aurelio gibi bir top cambazı ve pas üstadı, Tuncay gibi deli fişek yüksek kapasiteli bir top virtüözü, yüksek sürati ve sürekli presi ile Kadıköy boğası tarafından beslenince tadına doyulamayan bir futbol resilati çıkıyor ortaya.

Umarım 2007 de Ronaldo de Assis Moreira (Ronaldinho) gibi bir yetenekle Aziz Pierre Van Hooijdonk'un yerini doldururlar da bu Saraçoğlu İstanbul'un sanat ve eğlence merkezi haline gelir.

Adım gibi eminim ki, eğer Fenerbahçe bu kalitede transferlerini sürdürecek olur ve Brezilya'nın Sambasını stadından eksik etmez ise Saraçoğlu'nun kombineleri satılmak için yalnız Fenerbahçe taraftarını beklemeyecektir.

Taraftar olmasanız da üşenmeyin bir gün bu adamları seyretmeye Saraçoğlu'na buyurun, bağımlılık kazanmanıza karşı bir panzehirimiz yok ona göre.

 

Süreyya ÖZCAN - Şubat 2005

 

 

Diğer Yazılar

Galatasaray ve UEFA Kupası (Mayıs 2005)
34 BJK İstanbul Hatırası (Nisan 2005)
Reyting Uğruna (Şubat 2005)